
Başrollerinde Jang Hyuk ve Park Se-Young‘ın olduğu Money Flower, iliklerinize kadar intikam duygusunu size hissettiren bir drama olmuş. Drama üzerinde aklımda kalan en belirgin özellikler, oyuncu kadrosu, müzikleri ve kurgusuydu.
Nedir bu Money Flower?

Kang Pil-Joo (Jang Hyuk), Chungah Grup’un başarılı avukatlarından birisidir. Ayrıca şirket sahibi ailenin de sağ koludur. Her türlü yasal işlemlerle kendisi işlenirken, strateji ekibinin beyni niteliğini taşır. Gerçek kimliğini 20 sene boyunca hizmet ettiği aileden saklayan Kang Pil-Joo, yapmış olduğu girişimlerin ailenin iyiliği izlenimi taşımasına özen göstererek, aslında içten içe onların kaçınılmaz sonunu hazırlamaktadır.
Na Mo-Hyun (Park Se-Young) ise, çevreci bir Fen öğretmeni olarak hikayesindeki yerini alıyor. Çocukluğundan beri evliliğe ve sevgiye karşı romantik bir bakış açısı besleyen Na Mo-Hyun, Kang Pil-Joo‘nun ayarlamaları ile Chungah Grup’un veliahtı Jang Boo-Cheon (Jang Seung-Jo) ile yakınlaşmaya başlar. Her ne kadar bu yakınlaşmanın Kang Pil-Joo tarafından bütün detayları ile ayarlanan bir yakınlaşma olduğundan haberi olmasa da, Na Mo-Hyun da Kang Pil-Joo‘nun intikam planının bir parçası haline gelir. Kang Pil-Joo‘nun hesaba katmadığı şey ise duygularıdır.
Neden İzlemeliyiz?

Benim için dramanın giriş kartı Jang Hyuk oldu her zamanki gibi. Kendisinin altından kalkamayacağı drama olmadığını düşünmem gibi, eksik değil fazla kalacağını düşünüyorum imza attığı her işte. Açıkçası bir süredir izlediğim romantik, aksiyonlu dramalardan sonra, biraz nefeslenip sakin bir dizi izlemek istememin de verdiği nedenle, hakkındaki olumlu yorumları inceleyerek Money Flower‘a başladım.
Dramadaki oyuncuların bazılarına aşinayken, Jang Hyuk ile Lee Mi-Sook‘u Wok of Love dramasından sonra burada farklı bir dinamikte görmek beni şaşırttı ve mutlu etti. İkilinin her türlü ekrana yansıması gerçekten oldukça uyumlu. Bu dramada da sürekli değişen dinamikler ve dram havası yine ikiliye çok güzel yakışmış.

Bu dramada bence hakkı yenmemesi gereken birisi var ki o da Jang Seung-Jo. Diziyi ilk izlemeye başladığımda, kendisinin canlandırdığı Jang Boo-Cheon karakteri için daha itici bir oyuncu ve bir karakter olamaz diye düşünüyordum. Hikaye ilerledikçe ve Jang Boo-Cheon‘un karakter gelişimine eşlik ettiğimiz süreçte onun yaşamış olduğu değişim gerçekten bir çiçeğin açması gibi. Hikayenin sonunda öyle bir noktaya geliyoruz ki, bırakalım itici bulmayı, rahatlıkla empati yaptığımız karakterlerden birisi haline geliyor. Burada Jang Seung-Jo‘nun oyunculuğuna bağlıyorum ben bütün bu izleyici-karakter bağını. Bakışıyla, dolu dolu gözleriyle, yeri gelince ağlamaları ile gerçekten oyunculuğun dört mevsimini döktürmüş kendisi bu dramada. Ayrıca dramada zaman zaman Ji Chang Wook‘a da (Healer) çok benzetmişliğim oldu kendisini. Farklı rollerde görmekten mutluluk duyarım.
Gelelim dramanın diğer yanlarına, müzikleri gerçekten çok güzeldi. Her duygu durumunda izleyiciye eşlik edebilecek bir devinime sahipti. Beni çok mutlu etti, bölümlerin sonundaki o şok etkisi veren ses efekti bile gerçekten bir diğer bölüme geçme isteği uyandırıyordu insanda. Son dönemlerdeki klasik sıradanlaşmış müzikler yerine, senfonik ve coşkulu aksiyon müziklerini duymak taze nefes hissiyatı uyandırdı o nedenle drama bitse bile, müziklerini dinlemeye devam edebileceğiniz yapıt olmuş Money Flower.
Son olarak bu başlık altında öveceğim nokta ise, dizinin kurgusu. Bazı olayların gelişiminde bilmediğimiz noktaların izleyiciye sunulması kafa karıştırmadan ve açıklayıcı bir şekilde olmuş, bu çok hoşuma gitti. “Nasıl yani? Ne alaka?” sorularını iletmeden, “Demek bundanmış…” düşüncesini oturtuyor izleyicide. Tabi bir taraftan “Kesin bir olayı vardır bunun eminim kurgunun gereken yerinde vurgularlar.” diye düşünmüyor da değil izleyici ama o da olacak o kadar.
Neler Rahatsız Etti?

Öncelikle dramanın 24 bölüm olması üzdü, onu bir başta belirteyim. ben bu tarz intikam içerikli dramalarda çok fazla uzayan hikayelerde ritmimi kaybettiğim için drama biraz zor bitti diyebilirim. Bu darama kötü demek mi peki? Kesinlikle hayır, sadece benim kişisel zevkimden dolayı yaşadığım bir durum oldu.
Bir diğer neredeyse beni rahatsız eden noktaya gelecek olursak, ben bu dramayı izlerken bir yandan da Fated to Love You‘yu üçüncü kez izlemeye başladım. Geceleri Lee Gun‘u izleyip, gündüzleri Kang Pil-Joo‘yu izlemek beni gerçekten sarstı diyebilirim. İki karakterin birbirinden bu kadar zıt olması, birisini varlığı ile kocaman kahkahakar atarken, diğerinin sadece gözleri ile konuşması yorucu bir alışma süreciydi. Bakın bu çok kişisel bir düşünce ama Jang Hyuk’un, Kang Pil-Joo için fazla sessiz sakin kaldığını düşünüyorum. Yani komedide, romantizmde, aksiyonda bu kadar büyük olan ve başarılı olan bir oyuncuyu mükemmel takım elbiseler içerisinde sadece sakin bir şekilde konuşurken görmek beni çok fazla tatmin etmedi. Bir kere insan ister istemez Jang Hyuk‘u görünce bir Wing Chun özlemi çekmeye başlıyor. Alsın eline dergisini, kıvırsın, şöyle bir sağ, bir sol pataklasın görmek istiyor. Tell Me What You Saw ve Wok of Love da bunun tadına bolca vardırmışlardı. Öyle olunca insan alışıyor tabi ve beklentiye giriyor. Ya da Fated to Love You‘da yatakların, masaların, sedyelerin üzerinden atlayıp zıplamaları, hep bir hareket içerisinde olması, durağan bir hikayede onu sakince görmeyi yadırgatıyor.
Son olarak, hikayenin içeriği ile ilgili bir serzenişte bulunacağım, o nedenle Spoiler içerebilir, izlememiş olan kişiler varsa lütfen buradan sonrasını okumasınlar.

Hikayede içime sinmeyen tek kısım, bir insan intikam uğruna kendisini yok sayabilir, hayatını yok sayabilir ama yıllarca gözlemlediği, içten içe sevgi-aşk beslediği ve kendisini de yıllardır seven bir kadını yok sayamaz. Çünkü bir insanı gerçekten sevdiğimizde, kendimizden her şeyden üstün tutarız. Sevginin ilüzyonu budur zaten. Bütün bu karmaşa içerisindeki tek bozulmamış, temiz kalmayı başarabilmiş güzellik Na Mo-Hyun idi. O son dakikaya kadar, izin vermez kızın hayatını böyle heba etmesine demiştim, bir aksilik çıkar bir şey olur, kızı korumak için bir planı vardır demiştim ama yokmuş. Bence en büyük görevlerinden birisinde çuvalladı burada. Hiç alakası yokken kız, mutlu mesut halinde yaşamaya devam ederken resmen Kore’de başka kadın yokmuş gibi gidip kızın başını yaktı ve o aileye bulaştırdı. Tabi olması gereken de buydu drama içerisindeki çatışma yüzünden ama yine de bir tık bana zorlama geldi hikayenin bu kısmı. Na Mo-Hyun‘u harcadılar matmazel.
dayidream‘in de bana dediği gibi, bu dramayı izleme fikriniz varsa eğer, aceleye getirmeden ağır ağır, yavaş yavaş izleyin. Bir anda silinip yutulacak bir drama değil zaten isteseniz de yapamazsınız 24 bölüm çünkü ve bitmiyor. 😀

Şimdiden keyifli izlemeler!